Çoğu zaman birbirine karışan iki kavramdır Aşk arıyorum ve sevgi. Türkçe’ de duyguları ifade edecek kelimelerin fazla oluşu bu sorunu engelliyor ama tüm dünyada içerisinde sevme eylemi bulunan çoğu durum “love” kelimesi ile açıklanıyor. Bu da elbette araştırmalarda bile kavram karmaşasına yol açıyor. Bugün işte birbirine karıştığı için çoğu zaman sonu hüsranla biten aşklar ve üzerine farkında olarak düşünülmeyen sevgi kelimesi üzerine konuşacağız biraz.
Her geçen gün biten ilişkiler, artan boşanmalar, bir heyecanla başlayıp hayal kırıklığı ile biten beraberlikler hakkında konuşmayan var mı aramızda? 50 yıllık evliliklerin hikâyelerinden, aniden biten mutlu evliliklerin konuşulduğu bir yüzyıla geçtik. Şüphesiz zaman değiştiriyor insanı da toplumu da ama insan çoğu zaman aynı çünkü aynı güven ve temel ihtiyaç noktasında yani sevilme ihtiyacı noktasında bir araya geliyor. Peki, bu kadar değişen ne oldu ki boşanma ve ayrılma haberlerinde bir enflasyon oldu?
Aklınıza ilk önce gelenler genellikle ekonomik sorunlar, sosyal medyadaki mutluluk tuzağına düşülmesi, bireyselleşme gibi sebepler gelebilir, doğrudur. Fakat biz farklı bir açının daha etkili olduğunu düşünmeye başladık. Duygulardan tam emin olunmadan yapılan Evlilik Merkezi, kurulan birliktelikler. Hani günlük yaşamda gerçek aşk, bir anlık heves olarak adlandırdığımız duygular var ya işte o ikisi arasındaki ufacık fark gibi bu konu da. Özünde bir insanın başka bir insana hissettiği her güçlü duygu ve beraber olma isteği aşktır. Hiçbirini bir diğerine üstün kılamayız çünkü bu zaten size ve yalnızca size ait olan duygular.
Bir anlık heves dediğiniz o duygular ne kadar gerçekse, birlikte geçirdiğiniz 50 yılın sonunda duyduğunuz duygular da gerçek. Burada insanların kabullenmekte biraz sıkıntı çektiği nokta sanıyoruz ki şu; aşkın bitmesi. Evet, her aşk bir gün bitebilir. Bitmek zorunda demiyoruz, bitebilir. Bazen bir ilişkinin sağlıklı yürüyebilmesi ve yerini sevgi, saygıya dayalı bir bütünlüğe bırakması için bile bazen aşkın o coşkun sevme halinin bitmesi gerekiyor.
Büyük bir aşkla başlayan evliliklerin bitmesinin temelinde biraz da bu yatıyor. Çiftlerin çoğu evlendikleri ilk günün heyecanının bir ömür boyu süreceğine dair duydukları o kuvvetli inancın sürmediğini görünce hayal kırıklığına uğruyor ve bocalıyor. İşte bu noktada yapılması gereken birkaç husus var. Çift terapisine gidebilir, sevginizi başka bir boyuta taşıyabilir veya evliliği bölümlere ayrılmış bir kitap gibi düşünebilirsiniz.
Bu konuyu kısaca şu hikâye ile özetleyebiliriz. Evliliklerinin 50. Yılını kutlayan bir çiftin partisinde yaşlı kadına bu işin sırrını sormuşlar. Nasıl 50 yıl aynı adamla evli kalabildiniz? Kadın çünkü beş farklı adamla evlendim deyip gülmüş. Beş farklı adamla derken hayatımda bir kez ve bir adamla evlendim ama beş farklı adam tanıdım. Birinci adam çok yakışıklı, genç ve güzeldi. Bu aşk evresiydi. Sonra aynı adam evimizi ve geleceğimizi kurmak için çok çalışmaya başladı. Bu kez işkolik bir adamla evliydim, dayanamayacağımızı düşündüm ama aynı adam bu kez gerçek bir babaya dönüştü.
Çocuklarına sevgisini esirgemeyen bir adama saygıyla karışık bir sevgi duydum. Sonra bu adam emekli olunca boşluğa düştü. Orta yaş krizi dedikleri durumu yaşayan bu adamı da bir şekilde sevebildim. Şimdi ise var olan yaşlı ama birlikte 50 yılı devirdiğim ve beni her halimle beğenip seven bu adamla evliyim. İşte sır bu. Onu tanıdığım günden beri sevebilecek bir yan buldum, bu yüzden tanıdığım ve deliler gibi aşık olduğum genç adama aşkım bitse de sevgim giderek çoğaldı demiş.
İşte buradan da anlaşılıyor ki aslında iyi bir evliliğin sırrı aşka üstün gelen sevginin başarısında gizli. Hayatınızın her evresinde nasıl aynı insan olarak kalmıyorsanız ilişkileriniz de aynı kalmayacak. Ne dersiniz üzerine düşünülmeyi biraz hak ediyor sanki?