Kıskanmak : Sevgide ya da kendisiyle ilişkili şeylerde bir başkasının ortaklığına ya da kendisinden üstün durumda görünmesine katlanamamak olarak tanımlanıyor. İnsanın en ilkel ve temel duygularından birisidir kıskanmak. Günümüzde ”benim yapımda asla kıskançlık yoktur” diyen birine inanmayın. Ufak veya büyük mutlaka bir şeyleri kıskanırız.
İlişkide kıskançlık ise geçmişten günümüze her daim çiftleri zorlayan bir duygu olmuştur. Tatlı kıskançlıklar romantik gelebilir ama işin dozu arttığında çekilmez bir hal alır. Kıskançlığın beraberinde getirdiği en büyük negatif durum kişinin psikolojisini ciddi anlamda zorlamasıdır. Sevdiğiniz kişinin sürekli sizi her şeyden kıskandığını düşünsenize. İş arkadaşlarınızdan tutun, ailenize, hatta yolda yanınızdan geçen sizi hiç tanımayan insanlar bile! Bu uç kıskançlığa verilen isim ”Othello Sendromu” yani patolojik kıskançlık. Karşısındaki kişiyi mental olarak ciddi ölçüde yıpratan bu durum ciddi olarak tedavi edilmezse hoş olmayan sonuçlar doğurabilir.
Othello Sendormu adını ünlü şair ve yazar William Shakespeare’in aynı isimli oyunundan alıyor. Oyunda, Othello’nun kıskançlığı, kuşkuları ve yanlış anlaşılmaları yüzünden karısı hatta kendisi için olumsuz sonuçlara yol açıyor. Bu patolojik rahatsızlığa ismini veren kişi ise Sigmund Freud. Peki bu sendrom nasıl anlaşılıyor ?
İlk adım olarak birey, sevdiği kişiyi aşırı sahiplenmeye başlıyor. Bu sıradan bir sahiplenme duygusunun çok ötesinde. Onu hayatının merkezine konumlandırıyor. Sürekli olarak hal ve hareketlerinden farklı anlamlar çıkarmak için adeta kılı kırk yarıyor. En ufak bir bakıştan, farklı bir giyimden, alakasız dahi olsa bir mimikten kafasında kurgulamış olduğu sahte gerçekliği tamamlayacak numuneler arıyor. En ufak bir iz bile bulduğu takdirde terk edilme veya aldatılma korkusu ile saldırganlaşabiliyor. Attığı her adımda sanki kendisini aldatıyormuş gibi bir anlam çıkartıyor.
Gerçekleri çarpıtarak kendi inandığı şeyler uğruna partnerinin hareketlerini kısıtlıyor, çevresinden soyutlamaya kadar ileri gidebiliyor. Kendince önlemler alarak, kişiyi kendine esir etme çabası içerisinde oluyor. Çoğu zaman bu planları gizlice ve belirli kurgu çerçevesinde gerçekleştiriyor ki karşı taraf psikolojik olarak baskı altında kaldığını bile anlayamıyor. İlişkide ”artık bu kişiyle görüşme, şu kişiyi engelle, bunu sil” gibi emir verici cümleler psikolojik şiddete giriyor.
Aşk harika bir duygudur fakat bunu ölçüsünde yaşamak ve yaşatmak en güzelidir. Günümüzde özellikle kadına yönelik şiddettin temelinde bu sendromdan muzdarip kişilerin olduğu varsayılmaktadır. Bir insanı sevdiğiniz zaman onun yaşama haklarını elinden alamazsınız. eÇift olarak kadına yapılan her türlü şiddettin karşısındayız! Hem psikolojik hem fiziksel şiddete artık dur demeliyiz.