Lumière Kardeşler ile başlayan yedinci sanat her ülkenin yaralarını, sevinçlerini, travmalarını, mutluluklarını kısacası tarihini gerek doğal gerekte kurmaca anlatımlar ile günümüze kadar gelmesini sağlamıştır. Türk sinemasının geçmişi II. Abdülhamit döneminde başladığı varsayılmaktadır. 1914 ise Yeşilçam’ın doğuşu olarak kabul edilir.
O dönemlerde internet var olmayışı, televizyonun emekleme dönemi derken sinema sektörünün yükselişi kaçınılmaz olmuştur. Halkın eğlenebileceği tek unsur filmlerdir. Özellikle o dönemde yazlık sinemalarda bu filmleri izleme şansına sahip olan kişileri kıskanmamak elde değil.
“İstanbul Sokaklarında” isimli 1931 yapımı film Türkiye’de çekilen ilk sesli film olmuştur. Başlarda Amerikan sinemasında esintiler taşıyan Yeşilçam zaman ile kendi ritmini ve havasını bulmuştur. Bu yazımızda bugün bile aşk denilince akla gelen, hayal dünyamızda olmasını istediğimiz ideal aşkları gösteren sahneleri ve Tarık Akan’dan, Türkan Şoray’a, Gülşen Bubikoğlu’dan, Kadir İnanır’a, Müjde Ar’dan, Kartal Tibet’e bütün efsanelerin ezbere bilinen filmlerini inceleyeceğiz. Keyifli okumalar!
Ah Nerede 1975 / Tarık Akan – Gülşen Bubikoğlu
Babaları tarafından İstanbul’a okumaları için gönderilen üç kardeşin en büyüğü olan Ferit yakışıklı ve çapkındır. Birden fazla kadınla ile günü gün etmektedir. Hayatın böyle güzel olduğunu ve her kadını elde edebileceğini sanan genç adam için kaderin güzel bir oyunu onu beklemektedir. Tesadüf eseri Alev adından genç bir kadın ile tanışır. Başlarda yeni tanıştığı genç kızı da kolayca elde edebileceğini sanan Ferit, gerçek aşkı yaşayacağını çok sonradan anlayacaktır. Bu harika eğlenceli romantik filmi bilmeyen yoktur. Özellikle aşkın ne derece büyük bir duygu olduğunu gözler önüne serer. Gerçek hayatta da Ferit gibi bir çapkın erkek mevcut. Ama konu aşk olunca çapkınlık hikayede kalıyor. Sevginin gücü insanları birbirine bağlar. En imkansız görünen durumlarda bile aşk ortaya çıkıverir ve bütün hesapları bozar. Ferit’in, Alev’i otobüsün üstünden sarkarak camdan öpmesi ise filmin en unutulmaz sahnelerinden biridir.
Selvi Boylum Al Yazmalım 1977 / Türkan Şoray – Kadir İnanır
Kamyon şoförlüğü yapan İlyas, İstanbul’dan Asya’nın yaşadığı köye gelir. Birbirlerine aşık olan çift evlenirler. Samet adında bir de çocukları olur. İşi gereği sürekli yollarda olan İlyas, Asya’yı ve oğlunu yalnız bırakır. Asya’yı çok sevdiği halde onu aldatır. Bunu gören Asya ise dayanamaz ve oğlunu alarak kaçar. Yolda Cemşit adında bir adamla karşılaşır. Onu ve oğlunu kanatları altına alır. Bir gün İlyas çıkar gelir. Asya için zor bir seçim zamanıdır. Ya aşık olduğunu adamı seçecektir ya da zor zamanında onu koruyan adamı. Acaba kimi seçecektir ? İzleyenler bu cevabı zaten biliyor belki izlemeyenleri de düşünerek final heyecanını bozmak istemeyiz. Özellikle ”Sevgi neydi? Sevgi iyilikti, dostluktu, sevgi emekti. Durursam bir daha kurtulamam. Ziyanı yok, gülüşü yeter bize. Yüreğim kaydıysa günah mı? Çamura saplansam yardıma gelir misin? Elini tuttum sıcacıktı, yüreği elindeymiş gibi. Elinden tutuversem benimle gelir mi? Seninim işte, alıp götürsene beni. Elveda Asya, elveda selvi boylum al yazmalım, elveda. Bitmemiş türküm benim.’‘ repliği ile dillere pelesenk olmuş bu harika film aşkın ne kadar ölümsüz olduğunu tekrar gözler önüne seriyor. Gönül bir kere sevdiği zaman asla başkasına bakamaz bile.
Sevmek Zamanı 1965 / Müşfik Kenter – Sema Özcan
Halil, adada ustası ile birlikte boyacılık yapmaktadır. Bir gün boyamak için girdiği köşklerden birinin üst katında, duvarda asılı bir kadının fotoğrafını görür ve aşık olur. Bir yıl boyunca her gün gider ve fotoğrafı seyreder. Ancak bir gün köşkün sahibinin kızı Meral gelir. Kendi fotoğrafını seyreden Halil’i görür. Halil’in kendine aşık olduğunu inanarak bu aşka karışılık verir. Oysa genç adam Meral ‘e değil, onun fotoğrafına aşıktır. Metin Erksan imzalı bu harika film, anlatımı ve sinema dili münasebeti ile gösterime girememiştir. O dönem Avrupa sinemasındaki değişim ve yenilikçi sinemanın yükselişi ile kabul görmüştür. Şu an kült filmler arasında sayılan enfes bir filmdir. Aşk denen duygunun ne kadar çetrefilli ve karmaşık olduğunu bu filmde bir kez daha anlıyoruz. Sevmek bir kişiye değil, hissedilen duyguların neticesinde yapılan bir eylemdir. Bazen çok sevdiğiniz kişi gider ama siz sevmeye devam edersiniz.
Seven Ne Yapmaz 1970 / Hülya Koçyiğit – Kartal Tibet
Birbirinden ayrılan bir çiftin yeniden kesişen hayatlarını konu alan bu harika filmde, Müzisyen olan Fikret, asker arkadaşlarının kurduğu orkestrada çalışmaktadır. Zengin bir adam olan Osman, nişanlısı Sevda’nın doğum gününde çalmaları için Fikret ve arkadaşları ile anlaşır. Bu vesile ile Fikret ile tanışan Sevda onunla görüşmeye başlar. Bunu öğrenen Osman ise Fikret’ e zarar vermeye başlar. Osman’dan ayrılan Sevda, artık Fikret ile birlikte olmak istemektedir. Aralarında bir engel kalmamıştır. Ama Osman vazgeçmez ve türlü planlar ile çifti ayırmaya karar verir. Aşkın önünde hiç kimsenin duramayacağına en güzel örneklerden birisidir.
Öyle Olsun 1976 / Tarık Akan – Müjde Ar
Bir gazete takma bir isim ile muhabir olarak çalışan Ferit, zeytinyağı kralı Hulusi Bey hakkında asılsız haberler yapar. Zeytinyağı yerine makine yağı kullandığından tutun, kızı Alev hakkında asılsız iddialar ortaya atar. Bir mekanda Alev’in fotoğraflarını çeker ve evli erkeklerle birlikte olduğuna dair asparagas haberi yazar. Bu durum karşısında Hulusi Bey gazeteyi dava eder. Gazetenin kapanmaması için ise Ferit yapması gereken tek bir şey vardır. O da Alev’ i kendine aşık etmek. Türlü oyunlarla başlayan bu aşk macerası ise gün geçtikçe gerçeğe dönüşecektir. Aşk ile asla oyun olmayacağını bize öğreten bu film klasik arasında yerini almıştır.