Japon yazar Masumi Toyotome, günümüz dünyasındaki insan ilişkilerini kısa ve net bir şekilde böyle tanımlamış. “Sevgi, dünyadaki en büyük ve en önemli kıtlıktır.” Ve insanlara sevgilerinin ne türe dâhil olduğunu anlatabilmek için de şu soruyu yöneltiyor. “Herkes sevilmek ister, ama sevgi nedir, nerede bulunur, bunu biliyor muyuz?”
Bir insanın hayattaki yemek-içmek ve uyumak kadar zorunlu en büyük ihtiyaçlarından biri de sevgidir. Bu konuda hemfikir olan binlerce insan bulabiliriz. Peki, ama herkes sevgiye bu kadar ihtiyacı olduğunu söylerken neden bir türlü tatmin olamayan, sürekli ve bitmeyen bir sevgi arayışının peşinden koşarken buluyoruz kendimizi? İşte burada yazar diyor ki çünkü insan üç koşullu şekilde sever. Bunlardan birincisi “eğer türü sevgi”, ikincisi “çünkü türü sevgi” ve sonuncusu ise “e rağmen türü sevgi.” Bunları kısaca açıklamak gerekirse;
- Eğer türü sevgi karşılık bekleyen sevgidir. Sevginizi karşınızdaki kişiye koşullu bir şekilde verir ve alırsınız. Örneğin karşınızdaki insana verdiğiniz sevginin altında “eğer bir eş olarak beklentilerimi karşılar, beni mutlu etmek için çabalarsan seni severim” mesajı bulunur.
- Çünkü türü sevgide ise karşınızdaki kişi bir şey yaptığı, bir şey olduğu ya da sahip olduğu herhangi bir şeyden dolayı sevilir. Temeline bakıldığında aslında bu da bir koşullu sevgidir. Tabii bu koşul bazen masum bir sebep de içerebilir. Seni seviyorum çünkü bana kendimi güvende hissettiriyorsun diyebilir insan.
- “E rağmen türü sevgi” ise aslında bu üç sevgi türü arasında en sağlıklı ve olması gereken şekildeki sevgidir. Seni her şeye rağmen olduğun gibi, eksikliklerin ve olamadıklarınla seviyorum diyen sevgidir.
Ve Masumi Toyotome de sağlıklı olan, güven veren ve olması gereken sevginin üçüncü seçenekte anlattığı sevgi olduğunu söylüyor. Zira diğer iki sevgideki koşul ortadan kalktığında sevgi bitmiş olacak demektir ama aynı zamanda dünyada en zor bulunan ve kıtlığı çekilen sevgi türü de budur. Belki de son yıllarda artan boşanmaların, biten ilişkilerin ve sonu gelmeyecekmiş gibi hissedilen mutsuzlukların nedeni budur. Kendinize gerçekten hiç dürüst olup nasıl bir seven olduğunuzu sordunuz mu mesela?
Film ve dizilerde gördüğümüz evlilik sahnelerinde genelde hep şu soru sorulur ya hastalıkta sağlıkta, ölüm sizi ayırıncaya dek bir arada yaşamayı kabul ediyor musunuz diye. Neden büyük bir heyecanla evet denilen o evliliklerin çoğu günümüzde hiç sürmez mesela? Belki burada gözden kaçırdığımız şey kendimiz kadar diğer çoğu insanın da koşulsuz sevginin ne olduğunu bilmeden öylece bir anlık ve olgunlaşmamış bir aşkla bir adım atmış olabilecekleridir.
İlişkilerimizde seni seviyorum, sana ihtiyacım var, sen dünyada benim için bir tanesin gibi cümleleri duymak istiyoruz. Belki sırf bu yüzden anlamını sıradanlaştıracak şekilde seni seviyorum diyoruz da sevgimizi farkında bile olmadan koşullara bağlıyoruz. Kim bilir?
Gelin beş dakika da olsa bu konuya kafa yoralım. Nasıl bir sevensiniz, nasıl bir sevgiyi hak ediyorsunuz?