Hepimiz zaman zaman kötü bir dönem yaşıyoruz. Genelde ters giden bir şey oldu mu kendisini bitmek bilmeyen terslikler izliyor. Kötü deneyimler üst üste geldikçe moraller bozuluyor, hevesler kırılıyor.
Bu hissiyatı engellemek çok mümkün olmasa da içten içe biliriz, güneş yeniden doğacak. Peki ama nasıl?
İyi – kötü farketmez, her zaman minnet duyabileceğimiz, halimizin zannettiğimiz kadar vahim olmadığını hatırlatabileceğimiz unsurlar olduğunu biliyor muydunuz?
Hayatımız boyunca her zaman yanımızda olan, en büyük destek kaynağımız ailemiz ile başlamak yanlış olmasa gerek. Zaman geçtikçe, hayatın zorluklarıyla karşılaşmaya başladıkça değeri daha iyi anlaşılan aileniz sizce de bir içten teşekkürü haketmiyor mu?
Tabii ki hayatımızı renklendiren ve aile kadar önemli destek kaynağımız olan arkadaşlarımız da aynı değere sahip. İyi günde, kötü günde bizi neşelendirip derdimizi paylaşırlar. Onlar olmasaydı, çok sıkıcı bir hayat yaşıyor olabilirdik.
Dilediğiniz yiyecek ve içeceğe sahip olabiliyorsanız, bunun da değerini bilin. En kötü günde bile karnınızı doyurabiliyorsanız gerçekten kötü durumda değilsiniz demektir. Hem tabağınızdakilere şükran duymak için kötü bir şey yaşamanıza gerek de yok.
Parmağınız da ufak bir kesik oluştuğunda bile o parmağı tamamen kullanamamanın eksikliğini hissettiğinizi hatırlayın. Sağlıklı olunan zamanlarda bir kere bile aklımıza gelmeyen ancak hastalıkta değerini anladığımız “sıhhat” en büyük mutluluk ve şükran kaynağı.
Hatalar ve ikinci şanslar, kişisel gelişimin olmazsa olmazları. Tıpkı ilk aşklar gibi yaşamımızın dönüm noktaları, güzel anıları. Yaşadığınız deneyimler, kötü bile olsa aslında herbiri için ayrı ayrı müteşşekkir olmak lazım.
Tüm bunların dışında, edebiyat, internet, futbol, özgürlük gibi sıralayabileceğimiz birçok unsur, hayat kalitemizi arttırıyor ve yaşamımızı değerli kılıyor. İçinden çıkılmaz durumdaymış gibi hissedince bunları hatırlayıp aslında “o kadar da kötü olmayan” halimize şükretmek, kötü dönemleri daha hızlı atlatmamızı sağlayabilir.
Hayat iniş ve çıkışlarla dolu. Ama onu güzel kılan tam da bu dinamizm değil mi sizce de?